18 Kasım 2012 Pazar

Frankenweenie

Tim Burton'in tipik 40'lar- 50'ler banliyosu New Holland'da yalniz bir cocuk olan Victor Frankenstein ve kopegi Sparky'nin hikayesini anlattigi, 1931 yapimi Frankenstein'a gondermesi Frankenweenie, aslinda 27 yil once henuz Disney'de tutunmaya calisan bir animatorken yaptigi kisa metrajin ikinci ve uzun metraj cekimi 87 dk'lik bu 39 milyon dolarlik film'de 200 kadar kukla stop-motion teknigiyle siyah beyaz ve 3 boyutlu olarak canlandirilmis. Yapimci gene Disney. Film, gorsel ve sinematografik acidan Burton'un su ana kadarki en iyi stop-motion'u diyebilirim. Her kare ozenle hazirlanmis. 
Film'de en etkileyici karakter hic suphesiz Martin Landau'yla ozlesmis sinif ogretmeni Mr. Rzykruski. Dogu Avrupa'li sivesi ve karakteristik dis yapisi oldukca guclu bir karakter. Biraz Vincent Price havasi var. Filmdeki hersey de zaten bu idealist ogretmenin bir bilim-yarismasi projesinden ve bundan esinlenen Victor'un sirrini kesfeden Edgar E.Gore'un (Atticus Shaffer) bu diger arkadaslarina ifsa etmesinden cikiyor. 
Esas oglan olur da esas kiz olmaz mi? O da Elsa Van Helsing (Vinona Ryder) pek tabii ki de. Peki Christopher Lee nerede diyeceksiniz?  O da var bu filmde. Anne-baba Frankenstein'lar TV karsisinda Lee'nin basrol oynadigi "Horror of Dracula" filmini izliyorlar. Bu film cocuklar icin buyukler kadar eglenceli olabilir mi? Her cocuk icin degil belki. Burton, filmi 'klasik' oluyu diriltme temasi uzerinde ilerletirken, Godzilla'dan, Gremlin'lere, Pet-Cemetary'den, Van Helsing'e, Bride of Frankenstein'dan diger klasikvampir/zombie temalarina da gonderme yapiyor. Nightmare Before Christmas'in basarisini yakalar mi bilinmez ancak,  Frankenweenie simdiden klasikler arasinda yerini aldi pek muhtemel. 

11 Kasım 2012 Pazar

Wolfgang Amadeus Mozart vs. Salieri

Viyana, 1781. Habsburg'lar tarafindan Italyan Opera'sinin direktorlugune atanan Salieri, Saray'da hayli hatiri sayilir bir muzik adami ve "Saray Kompozitoru"dur.

Mozart ise, kucuklugunden bu yana Saray'a gelip gitmesiyle,  adindan sozettirmis, ve Italyan  muzik adaminin merakini uyandirmistir. Saray'da verilen muzik ziyafetlerinin birinde Mozart'i yakindan gorme firsatini yakalayan Salieri, Milos Forman'in 1984 yapimi Amadeus ( 8 Oscar alan bu filmi siddetle tavsiye ediyorum) filminde merakini bakin nasil gideriyor. Salieri bu fragmanda Mozart'in dehasindan ziyade ona herseyi ogreten babasini nasil kiskandigini, ilk koncertosunu 4, ilk senfonisini 7, ilk operasini 12 yasinda yazan Mozart'la karsilasmasinin hayatini nasil degistirdigini anlatiyor:


SON CADI

(Uçan süpürgeli cadılar - Hexenflug der Vaudoises. Martin Le France tarafından 1451'de kaleme alınmış latince el yazması "Le champion des dames" dan. Bilinen bu ilk cadı tasvirinde, Valdesi protestanları cadı olarak tasvir edilmiş.)

Avrupa'da son cadı avı - Anna Göldi:

Cadılık ve cadı avı kavramları tarih öncesine kadar uzansa da Avrupa'da cadı avının, 14. ve 15. yüzyıllarda Fransa ve İsviçre'de, ardından Almanya ve Avusturya'ya artarak yayıldığını görüyoruz.

Cadı avcılığının 15. yüzyılın ikinci yarısında, dini mahkemelerin de laik mahkemeler gibi  cadılık hükmü verebileceği kararıyla ve özellikle de 1484'te Heinrich Kramer isimli engizisyoncu bir Dominiken Papazının Papa 8. Innocent'e rica ederek, 'cadılıkla uğraşanların yargılanmasını buyuran fetva'yı çıkarttırmasıyla yükselişe geçtiği düşünülmektedir.

1580'de Katolik cadı avcılarının lideri olan Dominiken papazları, yerlerini Cizvit Papazlarına bırakınca cadı avlarında ciddi artış gözlenir.

Sadece 1618-1648 yılları arasında Avrupa'da gerçekleşen Protestan reformu ve 30 yıl savaşları esnasında 30,000'e yakın kişi 'cadılık' ve büyücülük gibi buna bağlı faliyetlerden, gerek Katolik gerekse Protestan cadı avcıları tarafından suçlanarak, çoğunlukla da meydanlarda ve halkın önünde yakılarak idam edilmişti.

Anna Maria Schwiigel'in 1775'te Bavreya kasabası Kempten'de cadılık suçundan idamının hemen ardından 'cadılık' Almanya'da bir suç olmaktan çıkabilmiş, fakat 'cadılık' suçuna idam uygulayan yegane ülke olarak kalan İsviçre, son kurbanı olarak Anna Göldi'yi seçmiş ve 1782'de karar infaz edilmişti. Zürih'e 1 saat mesafedeki Mollis kasabasında gerçeklesen idam Göldi'nin başını gövdesinden ayrılmasıyla gerçekleşmişti.

2008 yılında, idamın gerçekleştiği İsviçre'nin Glarus kantonu parlamentosunun hükümet sözcüsü, parlamentonun protestan ve katolik otoritelere de uyguladığı yoğun baskı sonucu aldığı onaydan sonra, Göldi'nin bir cinayete kurban gittiğini ve adaletin yanlış tecelli ettiğini açıklayarak talihsiz kadının oy birliğiyle aklandığını duyurdu. 

Bir siyasi skandal perdelemesi olarak 'cadılık' suçlaması: Göldi, kasabanın tanınmış siması Johann Jakob Tschudi'nin evinde bir hizmetçi olarak çalışırken, evin küçük kızının raptiye tükürmesine ve ispazmoz gecirmesine sebebiyet vermesinden dolayı ("kızı yoldan çıkarmaktan") mahkum olmuştu. Ancak bir doktor ve aynı zamanda yargıç olan Tschudi'nin, Göldi ile gizli bir ilişkisi olduğu iddia edildi ve eğer bu ahlaksızlık o zaman ortaya çıksaydı, adamın ününe ciddi zarar verecekti. Bu gizli ayrıntıyı ilk olarak yerel gazeteci Walter Hauser yayınladığı bir kitap ile aydınlatabildi. (Hauser 2007'de Anna Göldi vakfını kurdu, halen başkanlığını yapmaktadır.)

'Kanundışı bir Karar'
Glarus hükümeti, idamla neticelenen Göldi davasında hükmü veren Protestan Kilisesi konseyinin hiçbir yasal yetkisi olmadığını ve Göldi'nin suçlu olduğuna önceden karar verdiğini söyledi. 225 sene evvel hukuken ölüm cezası verilmeyen zehirleme sucu için ölüm cezası verilmişti.            
                                                                                                   

Belgeler, resimler, gravürler, resimler ve 
işkence aletleri İsviçre'nin Mollis kasabasındaki
 Anna Göldi Müzesi'nde sergileniyor.

Hükümet, sonunda Anna Göldi'nin yargılanmasının kanun dışı olduğuna ve bir 'yargı cinayeti' kurbanı olduğunu kabul etti ve kararını bu şekilde onadı.

İşin garibi, Göldi'nin gördüğü tüm bu işkenceye ve infaza 'Aydınlanma Çağı'nda ve de kendilerini eğitimli olarak nitelendirenler tarafından karar verilmesiydi. Yetkililer "Suçun işlendiğine dair bir yasal kanıt yokken ve bu sözde suçun bir cezası olmamasına rağmen, onlar masum bir insana işkence edip ve idam ettirdiler" seklinden bir açıklamayi da eklediler.

Bu aklama bildirgesiyle beraber, davalarının bu şekilde takip edilemeyeceği, binlerce masum insanın da yüzyıllar içerisinde suçsuzluğunu kanıtlar oldu. Ancak Glarus hükümeti, geçmişte yapılan yanlışlar için herhangi bir sorumluluk kabul etmedi.

Anna Göldi'nin ölümünün 225. yıldönümünde (Eylül 2007) Mollis müzesi açıldı. Glarus hükümeti de onun hayatı hakkında bir tiyatro oyunu oluşturmak için 118.000 $ bağışladı.

Avrupa'da ortaçağda 40,000- 50,000 arası kişinin cadı avlarında idam edildiği düşünülüyor...


Orta Avrupa'daki cadı yakma haberlerinin konu edildiği broşürlerden örnekler:


Aşağıda, Schiltach/Almanya'da 1531'da kentte yangın çıkardığı iddiasıyla yakılan bir cadının 1533'te "Ein erschröcklich geschicht Vom Tewfel - Şeytanın korkutucu bir hikayesi" başlığıyla Stefan Hamer tarafından kaleme alınmış hikâyesi. "Söz konusu kadın,  içlerinde çoğu, utanç verici korkunç fitnelik,  hayvanlar ve insanlara zarar veren suçların da bulunduğu otuz adet suçlamayı yüksek sesle itiraf etti. On sekiz yıldır Şeytan ile çalıştığını ve bunları ona kendi annesinin öğrettiğini itiraf etti." Ağaçbaskı ilüstrasyon: Erhard Schön





Aşağıda: 1555 yılında Derneburg/Almanya'da yakılan Cadılar'la ilgili broşür. Jörg Merckel tarafından Nürnberg'te basılmış.

Aşağıda: Johann Jakob Wick (Wickiana koleksiyonundan), Baden/İsviçre (1585), 
üç cadı yakma.



Cadılar neden süpürgeli tasvir ediliyor?
Pagan inanışında ekim sonrası süpürgeye binilir, süpürgeyle ne kadar yükseğe zıplanırsa ekinlerin o kadar uzun olacağına inanılırdı.  Bu figür arketip olarak cadılarla örtüşmüş olabilir.
cadı 
isim Farsça cādū /cazu
1. isim Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak
2. Kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın
"Uzaktan bakıldığında, asabi ve çirkin bir cadıyı andırıyordu." - A. Kulin
3. Çok güzel göz


Türkler'de Cadı:


Türk Folklorunda 'Karakoncolos', 'Obur' (Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde bahseder) , 'Gulyabani', 'Çarşambakarısı' gibi hortlak kavramlarının var olmasına rağmen, cadı ve vampir inancı yoktu. Cadılardan ve vampirlerden orta Avrupa'da, özellikle de Balkanlar'da bahsedilirdi. Böyle bir söylenti Türkiye'de ilk ve son defa 1833 senesinde çıkmıştır. Takvim-i Vakayi, II. Mahmut zamanında İstanbul’da çıkarılan ilk yarı resmi Osmanlı gazetesi idi.  Gazetenin 21 Cemâziyelevvel 1249 (6 Ekim 1833) tarihli 68 sayılı nüshasında bugünkü Bulgaristan’ın Tırnova kazasında yaşanan bir cadı avı haber konusu edilmiştir. 

10 Kasım 2012 Cumartesi

Kristallnacht - Kristalgece

 Kristallnacht ya da kirik cam gecesi , 9-10 Kasim 1938 gecesi, Fransa'da gorevli Alman diplomat Ernst Vom Rath'in, Polonya Yahudisi Herschel Grynszpan tarafindan ailesinin Paris'ten oturum izinlerinin yenilenmemesi sebebiyle (diger 12,000 Yahudi'yle birlikte) deporte edilmesine ve zulum gormesine istinaden 7 Kasim 1938'de suikaste ugramasi sonucu Nazilerin ve SA Kuvvetlerinin (Yildirim Birlikleri) Almanya ve Avusturya'da Yahudi'lere ait sinagog, isyeri, hastane, okul ve binalarina yaptiklari anti-semitik bir saldiridir.  Saldiri, 91 Yahudinin olumu ve 30,000 kadarinin konsantrasyon kamplarina gonderilmesi, 1,000 sinagog'un (Sadece Viyana'da 95 adet) ve 7,000 dukkanin tahrip edilmesi, ve sokaklarin kirik dukkan camlariyla kaplanmasiyla sonuclanmisti. 

Buradan irkciligi lanetliyor ve olen masumlari aniyoruz.

Foto: Kristalgece'de Berlin'de yakilan Sinagog.
Altta: Modern Yahudi muziginin en usta temsilcilerinden John Zorn'dan sectigim birkac video:





9 Kasım 2012 Cuma

Eski bir ruya...farkli bir korku


farkli bir korku...
olecegini bildigin birine sarilamamak, ona fiziksel bir temasta bulunamamak, bir an icin, teredutte kalmak....
Erol Gunaydin'i, sanki dedemmmis gibi hissettigim bu figuru, son yoculuguna cikmadan once, o tonton yanaklarindan opememek gibi...ama sonra da ah canim gibisinden bir acima ve sevkat duygusuyla o sabah tirasini olmus daha tras sabunu kokan tonton yanaklarindan opup veda etmek...o hafif gobekli ama minyon vucuduna sarilarak...

eskiden bu apartmanlari ferah ferah oturalim diye yapmistik dedim....o eskilerin bir cumlesiydi ve hemen hatirlayip gulumsedi ve derinlere bakarak gozleriyle de gulusunu destekleyerek, 'ah, hey gidi' diyip ayni cumleyi tekrarladi...

o apartman daireleri, ama anilarindaki o ferah daireler artik bostu, gozumde eski esyali ama bombos bir apartman dairesi belirdi bir anligina. Dairenin arka tarafindaki pencereden iceriyi  pusluca bir aydinlik yapan bir isik giriyor...eski esyali, ferah ama bos...eski anilarin havada asili kaldigi....kimbilir kimler oturacak...o gulumsemeyle yaslanan gozun icinden parlayan bir isik gibi iste o bahsettigim puslu isik...

istanbul, 5 subat 2010, 04:58

Not: O sabah ruyami hatirlama cabamla kalktigimda Erol Gunaydin'i olmus sanmistim...

8 Kasım 2012 Perşembe

Bağışlamak

"Af olmadan hiçbir sevgi olmaz, ve sevgi olmadan bağışlama olmaz." - Bryant H. McGill

Zayıf asla affedemez. Affetmek güçlülerin niteligidir.
Mahatma Gandhi

Bağışlama nedir?


Genellikle, bağışlama kızgınlık ve intikam düşüncesinden uzaklasma kararidır. Gordugunuz zarar her zaman hayatın bir parçası olarak kalabilir ama bağışlamak size bu kavrami azaltmaniza ve size hayatınızın diğer olumlu parçalarına odaklanmanıza yardımcı olabilir. Affetmek, size inciten kisiye bile anlama, empati ve şefkat duygularına yol açabilir.

Bağışlama size zarar veren diğer kişinin sorumluluğunu inkar anlamına gelmez, ve bunu en aza indirmez veya yanlışini haklı çıkarmaz. Size yapilan hareketi mazeret kabul etmeksizin kişiyi bağışlayabilirsiniz. Bağışlama hayatıniza devam etmeye yardımcı olucak bir tür huzur barış getirir.

Affedici birinin yararları nelerdir?

Kin ve acınin gitmesi ve , merhamet, iyilik ve barış için bir yol acabilir. Affetmek sunlara yol açabilir:


  • Sağlıklı ilişkiler
  • Büyük manevi ve psikolojik iyilik
  • Daha az anksiyete, daha az stres ve daha az düşmanlık
  • Düşük kan basıncı
  • Daha az depresyon semptomu
  • Daha düşük alkol ve madde bağımlılığı riski 


Neden kin tutmak bu kadar kolay?

Eğer sevdiğiniz ve güven duydugunuz birinden zarar gorduğunuzde, kızgın, üzgün ya da karışık hale gelebilirsiniz. Eğer bu kırıcı olaylar veya durumlar üzerinde fazlaca durursaniz, kin, intikam ve düşmanlık icinizde kök salabilir. Eğer olumsuz duygularin olumlu duygular dışlamasına izin verirseniz, kendinizi acı ya da adaletsizlik duygusu tarafından yutulmus bulabilirsiniz.

Kin tutmanın etkileri nelerdir?

Eğer affetmez iseniz, her ilişki ve yeni bir deneyime öfke ve acı getirerek sürekli bunun bedelini ödemek zorunda kalabilirsiniz. Hayatıniz böylece o kadar yanlış bir sarmala girer ki mevcut konumuzdan zevk alamaz hale gelebilirsiniz. Depresif ya da endişeli hale gelebilirsiniz. Hayatınizin anlamı ve amacından yoksun, ya da manevi inançlar ile kavgalı olduğunuzu hissedebilirsiniz. Başkalarıyla değerli ve zenginleştirici bağlantılari kaybedebilirsiniz.

Nasıl affedici bir konuma ulaşırım?

Affetmek bir değişim süreci için bir taahhüdür. Başlamak için:


  • Belirli bir zamanda affetmenin degeri ve hayatınızdaki önemini iyi düşünün
  • Durumun hakikatlerini yansıtin,  bu duruma nasil bir tepki verdiniz, u arada hayatiniz ve sağlıginiz nasil etkilendi.
  • Hazır olduğunuzda, sizi rahatsız etmis kişiyi affetmeyi aktif olarak tercih edin.
  • Kendinize bictiginiz kurban rolunden yavasca uzaklaşarak kusurlu kişi ve durumun hayatınızdaki etkisinden ve kontrolunden kurtulun.
  • Kininizden uzaklastikca,  artık size zarar veren,  hayatinizi "ne kadar da canim acidi" seklinden tanimlama fikrinden uzaklasirsiniz. Hatta şefkat ve anlayış bulabilirsiniz.

Affetmek tam anlamıyla, sizi geçmişten gelen distorsiyonlardan uzaklastiran ve geleceginizi sınırlayan korkularin ötesine geciren yepyeni bir beyin kablolanmasidir -  sizi verilmemis bir sozun sefaletinden alip, fiziksel, duygusal ve ruhsal acidan yeni ve iyi nöron yollarinin inşa edildigi sağlıklı yaşama kavusturur.

Birini affetmezsem ne olur?

Bağışlamak, eğer sizi yaralayan kişinin yanlışini kabul etmez ya da kendi acisindan ve üzüntüsunden bahsetmedigi takdirde özellikle zor olabilir. Kendinizi sıkışmış bulursanız, diğer kişinin bakış açısından durumu düşünün. Neden o şekilde davrandigini kendinize sorun.Buna ek olarak, dünya görüşünüzü genişletmeyi düşünün. Hayatınızdaki insanlardan zaman zaman kusurlar bekliyoruz. Bir arkadaş sevilen ya da böyle bir ruhani lider, bir ruh sağlığı kuruluşu veya tarafsız olarak, akıllı ve merhametli olduğunu saptadığımız bir kişi ile konuşmak - Ayrıca, bir dergide yazmak dua etmek, meditasyon yapmak yararlı olabilir .

Af, uzlaşmayi garantiler mi?

Eger incitici olay, ilişkisini degerlendirdiginiz birinden geldiyse, affetmek uzlasmaya yol acabilir. Ancak bu her zaman böyle değildir. Uzlaşma suçlunun vefat etmiş olması halinde mümkün olabilir veya sizinle iletişim kurmak için isteksiz olabilir. Diğer durumlarda, uzlaşma uygun olmayabilir. Yine de, affetmek mümkündur - uzlaşma olmasa bile.

Ne bana zarar kişiyle etkileşim zorunda ama ben istemiyorsam?

Eğer henuz affedici konuma gelmediyseniz, size zarar veren kişiye yakın olmak ve stresli olabilir ve sizi gerebilir. Bu gibi durumlarda özel karsilasmalar ve toplantılara/bulusmalara katılmayi önlemeyi seçebilirsiniz. Kendinize saygı duyun ve en iyisi neyse onu yapin. Eğer toplantiya/bulusmaya katılmak isterseniz, bir miktar degisik hisler ve belki de daha yoğun duygular icinde olamak sizi sasirtmasin. Vicdaninizi ve zihninizi açık tutmak için elinizden geleni yapın. Bu deneyimin bağışlamada sizi ileriye taşımak için yardımcı olduğunu görebilirsiniz.

Ya bağışlayayacagim kişinin değişmezse?

Başka bir kişinin eylemlerini, davranış veya sözcükleri değiştirmesi sizin affetmeye bagislamanin amaci değildir. Affetmenin, huzur, mutluluk, duygusal ve ruhsal şifa getirerek sizin hayatınızı nasil değiştirebilecegini düşünün. Affetmek, diğer kişinin hayatınizda yaptigi tahribat gücünü onun elinden alabilir.

Bram Stoker'in Drakula'si

Dracula - Bela Lugosi

Bugun modern vampir hikayelerinin yaraticisi unlu Irlanda'li romanci Bram Stoker'in 165. (benimse 39. dogum gunum). 

Stoker'in Romen Voyvodasi Vlad Dracul'dan (Kazikli Voyvoda) esinlenerek kaleme aldigi gotik,  zarif ve bir o kadar da olumcul Drakula'si 1897'de Ingiltere'de piyasaya ciktiginda tum kamuoyunun hayalgucunu etkilemisti. Resimde gordugunuz ve belki de en unlu ve ilham verici Dracula karakteri Bela Lugosi'nin oynadigi 1931 yapimi Dracula filminden bu yana Dracula hikayesi bircok yonetmene ilham kaynagi olmus ve bu persona artik korku hikayesi ve temalarinin bas aktoru haline gelmistir.

Bram Stoker dogduktan 14 sene evvel, 1833  yılında Tırnava kadısı Ahmet Şükrü Efendi tarafından Istanbul'da hükümet merkezine gönderilmiş ve Takvim-i Vekayi gazetesinin 69. sayısında yayınlanmış bir hikaye vardir ki, bilmiyorum kendisi bu hikayeden haberdar miydi: 833 yılında Tırnava kadısı Ahmet Şükrü Efendi tarafından hükümet merkezine gönderilmiş ve Takvim-i Vekayi gazetesinin 69. sayısında yayınlanmıştır:

“Tırnavada cadılar türedi . Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı. Zahireye dair un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır. Yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır insanların üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar, hiç kimse bir şey göremez. Birkaç kadın ve erkeğin üzerine saldırmış. Bunlar çağırıldı, soruldu: “Üzerimize sanki manda çökmüş sandık“ dediler. Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır. Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti. İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adındaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağının üzerinde çevirir resim hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki habis ruh imiş. Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şakinin mezarına karşı durdu. Mezarlar açıldı. Cesetler yarım misli büyümüş, kılları ve tırnakları da üçer dörder uzamış bulundu. Gözlerini kan bürümüş, gayet korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar sağlıklarında her türlü pis çirkin işi yapmış, ırza, namusa, mala saldırmış, adam öldürmüş Yeniçeri ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaşlarına bakılarak cellada verilmemiş ecelleri ile ölmüş kişilerdi. Sağlıklarında yaptıkları yetmezmiş gibi şimdi de halka habis ruh olarak tebelleş olmuşlardı. Cadıcı Nikola’nın tanımına göre , bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanırmış. Ali Alemdar ile Apti Alemdar’ın cesetleri mezardan çıkarıldı. Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı. Fakat hiç tesir etmedi. Cadıcı “bu cesetleri yakmak gerek” dedi. Bu hususda şer’an da izin verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı. Çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu”

3 Kasım 2012 Cumartesi

Gecenin Kralicesi

Gecenin Kralicesi (bu isim Mozart'in Sihirli Flut Operasi'ndaki ana karakterden alinmistir), ya da diger bir adiyla Burley rolyefi, eski bir Mezopotamya Tanricasini tasvir etmektedir. Kendisi cinsellik ve savas tanricasi Ishtar, veya Ishtar'in kizkardesi, rakibi ve yeralti tanricasi Ereshkigal ya da Oludeniz yazitlarinda da adi gecen ve Adem'in Havva'dan onceki karisi olduguna inanilan Lilitu (Lilith) de olabilir.

Rolyefin orjinal hali kirmiziydi. Tanrica, tanrisal konumunu belirten boynuzlu bir baslik takmis ve elinde bir cubuk ve adalet yuzugu tasimaktadir. Cesitli renkteki kanatlari asagi kadar inmekte ve ayak yapisi her iki yanda bulunan gece kuslarinin penceleri gibidir. Iki arslanin uzerinde ayakta durmaktadir, ve en altta yeralan pullu yapi daglari temsil etmektedir. Bu samanla tavlanmis killi plaka muhtemelen bir beze sariliydi. Muhtemelen M.O. 1792-1750 seneleri arasinda bugunku guney Irak'ta yapilmisti.

Tablet 1924 yilinda Suriye'de ortaya cikmis, 1933'te bilimsel inceleme icin British Museum'e sunulmus,  sahibinden oturu Burney Rolyefi olarak anilmis, 2003'te British Museum'un 250. yildonumu vesilesiyle muze envanterine kazandirildiktan sonra sunuma konmustur.

Gecenin kralicesinin Lilitu'yu mu, Ereshkigal mi yoksa Ishtar'i mi sembolize ettigi hala bir muammadir.