15 Aralık 2012 Cumartesi

Tara Kitaplari

Hindistan'daki TARA BOOKS hala yayinladiklari kitaplari el emegi goz nuru ile serigraf baski ile cogaltip, elle ciltliyor...Ne kadar leziz bir calisma, her sayfa birer el zanaatine donusuyor:


14 Aralık 2012 Cuma

Ravi Shankar...

Ustanin son kayitli konserlerinden...usta en usta doneminde:

Usta ogretiyor (Tabla ustad'i Zakir Hussain'in babasi):


1 Aralık 2012 Cumartesi

KATI EBEVEYNLER - Turkiye


BBC'nin hazirlamis oldugu 4 sezonluk dizinin (Dunya'nin en kati ebeveynleri - The World's Strictest Parents) bu bolumunde iki çaresiz ingiliz anne, cocuklarini Silifke'de öğretmenlik yapan Ali ve Canan Vural'in eline birakir.

17 yasindaki Ritchie Reddey hayatından bezmis, kulaginda 5cm capinda bir piercingi olan ve  babasıyla birlikte yaşayan ancak sorunlu bir evlattir. 17 yaşındaki parti kizi Hannah Button ise isini kaybettigi ve annesinin gozunu bir yumrukla morarttigi icin annesi tarafindan evden dışarı atilmistir.

Vural ailesinin evine gelir gelmez Ali bey'in kurallarıni çiğnemeye baslayan Ritchie ve Hannah'nin Vural ailesiyle neler yasadigini 2 bolumluk dizide izleyebilirsiniz:

Bolum 1:
Bolum 2:


18 Kasım 2012 Pazar

Frankenweenie

Tim Burton'in tipik 40'lar- 50'ler banliyosu New Holland'da yalniz bir cocuk olan Victor Frankenstein ve kopegi Sparky'nin hikayesini anlattigi, 1931 yapimi Frankenstein'a gondermesi Frankenweenie, aslinda 27 yil once henuz Disney'de tutunmaya calisan bir animatorken yaptigi kisa metrajin ikinci ve uzun metraj cekimi 87 dk'lik bu 39 milyon dolarlik film'de 200 kadar kukla stop-motion teknigiyle siyah beyaz ve 3 boyutlu olarak canlandirilmis. Yapimci gene Disney. Film, gorsel ve sinematografik acidan Burton'un su ana kadarki en iyi stop-motion'u diyebilirim. Her kare ozenle hazirlanmis. 
Film'de en etkileyici karakter hic suphesiz Martin Landau'yla ozlesmis sinif ogretmeni Mr. Rzykruski. Dogu Avrupa'li sivesi ve karakteristik dis yapisi oldukca guclu bir karakter. Biraz Vincent Price havasi var. Filmdeki hersey de zaten bu idealist ogretmenin bir bilim-yarismasi projesinden ve bundan esinlenen Victor'un sirrini kesfeden Edgar E.Gore'un (Atticus Shaffer) bu diger arkadaslarina ifsa etmesinden cikiyor. 
Esas oglan olur da esas kiz olmaz mi? O da Elsa Van Helsing (Vinona Ryder) pek tabii ki de. Peki Christopher Lee nerede diyeceksiniz?  O da var bu filmde. Anne-baba Frankenstein'lar TV karsisinda Lee'nin basrol oynadigi "Horror of Dracula" filmini izliyorlar. Bu film cocuklar icin buyukler kadar eglenceli olabilir mi? Her cocuk icin degil belki. Burton, filmi 'klasik' oluyu diriltme temasi uzerinde ilerletirken, Godzilla'dan, Gremlin'lere, Pet-Cemetary'den, Van Helsing'e, Bride of Frankenstein'dan diger klasikvampir/zombie temalarina da gonderme yapiyor. Nightmare Before Christmas'in basarisini yakalar mi bilinmez ancak,  Frankenweenie simdiden klasikler arasinda yerini aldi pek muhtemel. 

11 Kasım 2012 Pazar

Wolfgang Amadeus Mozart vs. Salieri

Viyana, 1781. Habsburg'lar tarafindan Italyan Opera'sinin direktorlugune atanan Salieri, Saray'da hayli hatiri sayilir bir muzik adami ve "Saray Kompozitoru"dur.

Mozart ise, kucuklugunden bu yana Saray'a gelip gitmesiyle,  adindan sozettirmis, ve Italyan  muzik adaminin merakini uyandirmistir. Saray'da verilen muzik ziyafetlerinin birinde Mozart'i yakindan gorme firsatini yakalayan Salieri, Milos Forman'in 1984 yapimi Amadeus ( 8 Oscar alan bu filmi siddetle tavsiye ediyorum) filminde merakini bakin nasil gideriyor. Salieri bu fragmanda Mozart'in dehasindan ziyade ona herseyi ogreten babasini nasil kiskandigini, ilk koncertosunu 4, ilk senfonisini 7, ilk operasini 12 yasinda yazan Mozart'la karsilasmasinin hayatini nasil degistirdigini anlatiyor:


SON CADI

(Uçan süpürgeli cadılar - Hexenflug der Vaudoises. Martin Le France tarafından 1451'de kaleme alınmış latince el yazması "Le champion des dames" dan. Bilinen bu ilk cadı tasvirinde, Valdesi protestanları cadı olarak tasvir edilmiş.)

Avrupa'da son cadı avı - Anna Göldi:

Cadılık ve cadı avı kavramları tarih öncesine kadar uzansa da Avrupa'da cadı avının, 14. ve 15. yüzyıllarda Fransa ve İsviçre'de, ardından Almanya ve Avusturya'ya artarak yayıldığını görüyoruz.

Cadı avcılığının 15. yüzyılın ikinci yarısında, dini mahkemelerin de laik mahkemeler gibi  cadılık hükmü verebileceği kararıyla ve özellikle de 1484'te Heinrich Kramer isimli engizisyoncu bir Dominiken Papazının Papa 8. Innocent'e rica ederek, 'cadılıkla uğraşanların yargılanmasını buyuran fetva'yı çıkarttırmasıyla yükselişe geçtiği düşünülmektedir.

1580'de Katolik cadı avcılarının lideri olan Dominiken papazları, yerlerini Cizvit Papazlarına bırakınca cadı avlarında ciddi artış gözlenir.

Sadece 1618-1648 yılları arasında Avrupa'da gerçekleşen Protestan reformu ve 30 yıl savaşları esnasında 30,000'e yakın kişi 'cadılık' ve büyücülük gibi buna bağlı faliyetlerden, gerek Katolik gerekse Protestan cadı avcıları tarafından suçlanarak, çoğunlukla da meydanlarda ve halkın önünde yakılarak idam edilmişti.

Anna Maria Schwiigel'in 1775'te Bavreya kasabası Kempten'de cadılık suçundan idamının hemen ardından 'cadılık' Almanya'da bir suç olmaktan çıkabilmiş, fakat 'cadılık' suçuna idam uygulayan yegane ülke olarak kalan İsviçre, son kurbanı olarak Anna Göldi'yi seçmiş ve 1782'de karar infaz edilmişti. Zürih'e 1 saat mesafedeki Mollis kasabasında gerçeklesen idam Göldi'nin başını gövdesinden ayrılmasıyla gerçekleşmişti.

2008 yılında, idamın gerçekleştiği İsviçre'nin Glarus kantonu parlamentosunun hükümet sözcüsü, parlamentonun protestan ve katolik otoritelere de uyguladığı yoğun baskı sonucu aldığı onaydan sonra, Göldi'nin bir cinayete kurban gittiğini ve adaletin yanlış tecelli ettiğini açıklayarak talihsiz kadının oy birliğiyle aklandığını duyurdu. 

Bir siyasi skandal perdelemesi olarak 'cadılık' suçlaması: Göldi, kasabanın tanınmış siması Johann Jakob Tschudi'nin evinde bir hizmetçi olarak çalışırken, evin küçük kızının raptiye tükürmesine ve ispazmoz gecirmesine sebebiyet vermesinden dolayı ("kızı yoldan çıkarmaktan") mahkum olmuştu. Ancak bir doktor ve aynı zamanda yargıç olan Tschudi'nin, Göldi ile gizli bir ilişkisi olduğu iddia edildi ve eğer bu ahlaksızlık o zaman ortaya çıksaydı, adamın ününe ciddi zarar verecekti. Bu gizli ayrıntıyı ilk olarak yerel gazeteci Walter Hauser yayınladığı bir kitap ile aydınlatabildi. (Hauser 2007'de Anna Göldi vakfını kurdu, halen başkanlığını yapmaktadır.)

'Kanundışı bir Karar'
Glarus hükümeti, idamla neticelenen Göldi davasında hükmü veren Protestan Kilisesi konseyinin hiçbir yasal yetkisi olmadığını ve Göldi'nin suçlu olduğuna önceden karar verdiğini söyledi. 225 sene evvel hukuken ölüm cezası verilmeyen zehirleme sucu için ölüm cezası verilmişti.            
                                                                                                   

Belgeler, resimler, gravürler, resimler ve 
işkence aletleri İsviçre'nin Mollis kasabasındaki
 Anna Göldi Müzesi'nde sergileniyor.

Hükümet, sonunda Anna Göldi'nin yargılanmasının kanun dışı olduğuna ve bir 'yargı cinayeti' kurbanı olduğunu kabul etti ve kararını bu şekilde onadı.

İşin garibi, Göldi'nin gördüğü tüm bu işkenceye ve infaza 'Aydınlanma Çağı'nda ve de kendilerini eğitimli olarak nitelendirenler tarafından karar verilmesiydi. Yetkililer "Suçun işlendiğine dair bir yasal kanıt yokken ve bu sözde suçun bir cezası olmamasına rağmen, onlar masum bir insana işkence edip ve idam ettirdiler" seklinden bir açıklamayi da eklediler.

Bu aklama bildirgesiyle beraber, davalarının bu şekilde takip edilemeyeceği, binlerce masum insanın da yüzyıllar içerisinde suçsuzluğunu kanıtlar oldu. Ancak Glarus hükümeti, geçmişte yapılan yanlışlar için herhangi bir sorumluluk kabul etmedi.

Anna Göldi'nin ölümünün 225. yıldönümünde (Eylül 2007) Mollis müzesi açıldı. Glarus hükümeti de onun hayatı hakkında bir tiyatro oyunu oluşturmak için 118.000 $ bağışladı.

Avrupa'da ortaçağda 40,000- 50,000 arası kişinin cadı avlarında idam edildiği düşünülüyor...


Orta Avrupa'daki cadı yakma haberlerinin konu edildiği broşürlerden örnekler:


Aşağıda, Schiltach/Almanya'da 1531'da kentte yangın çıkardığı iddiasıyla yakılan bir cadının 1533'te "Ein erschröcklich geschicht Vom Tewfel - Şeytanın korkutucu bir hikayesi" başlığıyla Stefan Hamer tarafından kaleme alınmış hikâyesi. "Söz konusu kadın,  içlerinde çoğu, utanç verici korkunç fitnelik,  hayvanlar ve insanlara zarar veren suçların da bulunduğu otuz adet suçlamayı yüksek sesle itiraf etti. On sekiz yıldır Şeytan ile çalıştığını ve bunları ona kendi annesinin öğrettiğini itiraf etti." Ağaçbaskı ilüstrasyon: Erhard Schön





Aşağıda: 1555 yılında Derneburg/Almanya'da yakılan Cadılar'la ilgili broşür. Jörg Merckel tarafından Nürnberg'te basılmış.

Aşağıda: Johann Jakob Wick (Wickiana koleksiyonundan), Baden/İsviçre (1585), 
üç cadı yakma.



Cadılar neden süpürgeli tasvir ediliyor?
Pagan inanışında ekim sonrası süpürgeye binilir, süpürgeyle ne kadar yükseğe zıplanırsa ekinlerin o kadar uzun olacağına inanılırdı.  Bu figür arketip olarak cadılarla örtüşmüş olabilir.
cadı 
isim Farsça cādū /cazu
1. isim Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak
2. Kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın
"Uzaktan bakıldığında, asabi ve çirkin bir cadıyı andırıyordu." - A. Kulin
3. Çok güzel göz


Türkler'de Cadı:


Türk Folklorunda 'Karakoncolos', 'Obur' (Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde bahseder) , 'Gulyabani', 'Çarşambakarısı' gibi hortlak kavramlarının var olmasına rağmen, cadı ve vampir inancı yoktu. Cadılardan ve vampirlerden orta Avrupa'da, özellikle de Balkanlar'da bahsedilirdi. Böyle bir söylenti Türkiye'de ilk ve son defa 1833 senesinde çıkmıştır. Takvim-i Vakayi, II. Mahmut zamanında İstanbul’da çıkarılan ilk yarı resmi Osmanlı gazetesi idi.  Gazetenin 21 Cemâziyelevvel 1249 (6 Ekim 1833) tarihli 68 sayılı nüshasında bugünkü Bulgaristan’ın Tırnova kazasında yaşanan bir cadı avı haber konusu edilmiştir. 

10 Kasım 2012 Cumartesi

Kristallnacht - Kristalgece

 Kristallnacht ya da kirik cam gecesi , 9-10 Kasim 1938 gecesi, Fransa'da gorevli Alman diplomat Ernst Vom Rath'in, Polonya Yahudisi Herschel Grynszpan tarafindan ailesinin Paris'ten oturum izinlerinin yenilenmemesi sebebiyle (diger 12,000 Yahudi'yle birlikte) deporte edilmesine ve zulum gormesine istinaden 7 Kasim 1938'de suikaste ugramasi sonucu Nazilerin ve SA Kuvvetlerinin (Yildirim Birlikleri) Almanya ve Avusturya'da Yahudi'lere ait sinagog, isyeri, hastane, okul ve binalarina yaptiklari anti-semitik bir saldiridir.  Saldiri, 91 Yahudinin olumu ve 30,000 kadarinin konsantrasyon kamplarina gonderilmesi, 1,000 sinagog'un (Sadece Viyana'da 95 adet) ve 7,000 dukkanin tahrip edilmesi, ve sokaklarin kirik dukkan camlariyla kaplanmasiyla sonuclanmisti. 

Buradan irkciligi lanetliyor ve olen masumlari aniyoruz.

Foto: Kristalgece'de Berlin'de yakilan Sinagog.
Altta: Modern Yahudi muziginin en usta temsilcilerinden John Zorn'dan sectigim birkac video:





9 Kasım 2012 Cuma

Eski bir ruya...farkli bir korku


farkli bir korku...
olecegini bildigin birine sarilamamak, ona fiziksel bir temasta bulunamamak, bir an icin, teredutte kalmak....
Erol Gunaydin'i, sanki dedemmmis gibi hissettigim bu figuru, son yoculuguna cikmadan once, o tonton yanaklarindan opememek gibi...ama sonra da ah canim gibisinden bir acima ve sevkat duygusuyla o sabah tirasini olmus daha tras sabunu kokan tonton yanaklarindan opup veda etmek...o hafif gobekli ama minyon vucuduna sarilarak...

eskiden bu apartmanlari ferah ferah oturalim diye yapmistik dedim....o eskilerin bir cumlesiydi ve hemen hatirlayip gulumsedi ve derinlere bakarak gozleriyle de gulusunu destekleyerek, 'ah, hey gidi' diyip ayni cumleyi tekrarladi...

o apartman daireleri, ama anilarindaki o ferah daireler artik bostu, gozumde eski esyali ama bombos bir apartman dairesi belirdi bir anligina. Dairenin arka tarafindaki pencereden iceriyi  pusluca bir aydinlik yapan bir isik giriyor...eski esyali, ferah ama bos...eski anilarin havada asili kaldigi....kimbilir kimler oturacak...o gulumsemeyle yaslanan gozun icinden parlayan bir isik gibi iste o bahsettigim puslu isik...

istanbul, 5 subat 2010, 04:58

Not: O sabah ruyami hatirlama cabamla kalktigimda Erol Gunaydin'i olmus sanmistim...

8 Kasım 2012 Perşembe

Bağışlamak

"Af olmadan hiçbir sevgi olmaz, ve sevgi olmadan bağışlama olmaz." - Bryant H. McGill

Zayıf asla affedemez. Affetmek güçlülerin niteligidir.
Mahatma Gandhi

Bağışlama nedir?


Genellikle, bağışlama kızgınlık ve intikam düşüncesinden uzaklasma kararidır. Gordugunuz zarar her zaman hayatın bir parçası olarak kalabilir ama bağışlamak size bu kavrami azaltmaniza ve size hayatınızın diğer olumlu parçalarına odaklanmanıza yardımcı olabilir. Affetmek, size inciten kisiye bile anlama, empati ve şefkat duygularına yol açabilir.

Bağışlama size zarar veren diğer kişinin sorumluluğunu inkar anlamına gelmez, ve bunu en aza indirmez veya yanlışini haklı çıkarmaz. Size yapilan hareketi mazeret kabul etmeksizin kişiyi bağışlayabilirsiniz. Bağışlama hayatıniza devam etmeye yardımcı olucak bir tür huzur barış getirir.

Affedici birinin yararları nelerdir?

Kin ve acınin gitmesi ve , merhamet, iyilik ve barış için bir yol acabilir. Affetmek sunlara yol açabilir:


  • Sağlıklı ilişkiler
  • Büyük manevi ve psikolojik iyilik
  • Daha az anksiyete, daha az stres ve daha az düşmanlık
  • Düşük kan basıncı
  • Daha az depresyon semptomu
  • Daha düşük alkol ve madde bağımlılığı riski 


Neden kin tutmak bu kadar kolay?

Eğer sevdiğiniz ve güven duydugunuz birinden zarar gorduğunuzde, kızgın, üzgün ya da karışık hale gelebilirsiniz. Eğer bu kırıcı olaylar veya durumlar üzerinde fazlaca durursaniz, kin, intikam ve düşmanlık icinizde kök salabilir. Eğer olumsuz duygularin olumlu duygular dışlamasına izin verirseniz, kendinizi acı ya da adaletsizlik duygusu tarafından yutulmus bulabilirsiniz.

Kin tutmanın etkileri nelerdir?

Eğer affetmez iseniz, her ilişki ve yeni bir deneyime öfke ve acı getirerek sürekli bunun bedelini ödemek zorunda kalabilirsiniz. Hayatıniz böylece o kadar yanlış bir sarmala girer ki mevcut konumuzdan zevk alamaz hale gelebilirsiniz. Depresif ya da endişeli hale gelebilirsiniz. Hayatınizin anlamı ve amacından yoksun, ya da manevi inançlar ile kavgalı olduğunuzu hissedebilirsiniz. Başkalarıyla değerli ve zenginleştirici bağlantılari kaybedebilirsiniz.

Nasıl affedici bir konuma ulaşırım?

Affetmek bir değişim süreci için bir taahhüdür. Başlamak için:


  • Belirli bir zamanda affetmenin degeri ve hayatınızdaki önemini iyi düşünün
  • Durumun hakikatlerini yansıtin,  bu duruma nasil bir tepki verdiniz, u arada hayatiniz ve sağlıginiz nasil etkilendi.
  • Hazır olduğunuzda, sizi rahatsız etmis kişiyi affetmeyi aktif olarak tercih edin.
  • Kendinize bictiginiz kurban rolunden yavasca uzaklaşarak kusurlu kişi ve durumun hayatınızdaki etkisinden ve kontrolunden kurtulun.
  • Kininizden uzaklastikca,  artık size zarar veren,  hayatinizi "ne kadar da canim acidi" seklinden tanimlama fikrinden uzaklasirsiniz. Hatta şefkat ve anlayış bulabilirsiniz.

Affetmek tam anlamıyla, sizi geçmişten gelen distorsiyonlardan uzaklastiran ve geleceginizi sınırlayan korkularin ötesine geciren yepyeni bir beyin kablolanmasidir -  sizi verilmemis bir sozun sefaletinden alip, fiziksel, duygusal ve ruhsal acidan yeni ve iyi nöron yollarinin inşa edildigi sağlıklı yaşama kavusturur.

Birini affetmezsem ne olur?

Bağışlamak, eğer sizi yaralayan kişinin yanlışini kabul etmez ya da kendi acisindan ve üzüntüsunden bahsetmedigi takdirde özellikle zor olabilir. Kendinizi sıkışmış bulursanız, diğer kişinin bakış açısından durumu düşünün. Neden o şekilde davrandigini kendinize sorun.Buna ek olarak, dünya görüşünüzü genişletmeyi düşünün. Hayatınızdaki insanlardan zaman zaman kusurlar bekliyoruz. Bir arkadaş sevilen ya da böyle bir ruhani lider, bir ruh sağlığı kuruluşu veya tarafsız olarak, akıllı ve merhametli olduğunu saptadığımız bir kişi ile konuşmak - Ayrıca, bir dergide yazmak dua etmek, meditasyon yapmak yararlı olabilir .

Af, uzlaşmayi garantiler mi?

Eger incitici olay, ilişkisini degerlendirdiginiz birinden geldiyse, affetmek uzlasmaya yol acabilir. Ancak bu her zaman böyle değildir. Uzlaşma suçlunun vefat etmiş olması halinde mümkün olabilir veya sizinle iletişim kurmak için isteksiz olabilir. Diğer durumlarda, uzlaşma uygun olmayabilir. Yine de, affetmek mümkündur - uzlaşma olmasa bile.

Ne bana zarar kişiyle etkileşim zorunda ama ben istemiyorsam?

Eğer henuz affedici konuma gelmediyseniz, size zarar veren kişiye yakın olmak ve stresli olabilir ve sizi gerebilir. Bu gibi durumlarda özel karsilasmalar ve toplantılara/bulusmalara katılmayi önlemeyi seçebilirsiniz. Kendinize saygı duyun ve en iyisi neyse onu yapin. Eğer toplantiya/bulusmaya katılmak isterseniz, bir miktar degisik hisler ve belki de daha yoğun duygular icinde olamak sizi sasirtmasin. Vicdaninizi ve zihninizi açık tutmak için elinizden geleni yapın. Bu deneyimin bağışlamada sizi ileriye taşımak için yardımcı olduğunu görebilirsiniz.

Ya bağışlayayacagim kişinin değişmezse?

Başka bir kişinin eylemlerini, davranış veya sözcükleri değiştirmesi sizin affetmeye bagislamanin amaci değildir. Affetmenin, huzur, mutluluk, duygusal ve ruhsal şifa getirerek sizin hayatınızı nasil değiştirebilecegini düşünün. Affetmek, diğer kişinin hayatınizda yaptigi tahribat gücünü onun elinden alabilir.

Bram Stoker'in Drakula'si

Dracula - Bela Lugosi

Bugun modern vampir hikayelerinin yaraticisi unlu Irlanda'li romanci Bram Stoker'in 165. (benimse 39. dogum gunum). 

Stoker'in Romen Voyvodasi Vlad Dracul'dan (Kazikli Voyvoda) esinlenerek kaleme aldigi gotik,  zarif ve bir o kadar da olumcul Drakula'si 1897'de Ingiltere'de piyasaya ciktiginda tum kamuoyunun hayalgucunu etkilemisti. Resimde gordugunuz ve belki de en unlu ve ilham verici Dracula karakteri Bela Lugosi'nin oynadigi 1931 yapimi Dracula filminden bu yana Dracula hikayesi bircok yonetmene ilham kaynagi olmus ve bu persona artik korku hikayesi ve temalarinin bas aktoru haline gelmistir.

Bram Stoker dogduktan 14 sene evvel, 1833  yılında Tırnava kadısı Ahmet Şükrü Efendi tarafından Istanbul'da hükümet merkezine gönderilmiş ve Takvim-i Vekayi gazetesinin 69. sayısında yayınlanmış bir hikaye vardir ki, bilmiyorum kendisi bu hikayeden haberdar miydi: 833 yılında Tırnava kadısı Ahmet Şükrü Efendi tarafından hükümet merkezine gönderilmiş ve Takvim-i Vekayi gazetesinin 69. sayısında yayınlanmıştır:

“Tırnavada cadılar türedi . Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı. Zahireye dair un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır. Yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır insanların üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar, hiç kimse bir şey göremez. Birkaç kadın ve erkeğin üzerine saldırmış. Bunlar çağırıldı, soruldu: “Üzerimize sanki manda çökmüş sandık“ dediler. Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır. Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti. İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adındaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağının üzerinde çevirir resim hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki habis ruh imiş. Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şakinin mezarına karşı durdu. Mezarlar açıldı. Cesetler yarım misli büyümüş, kılları ve tırnakları da üçer dörder uzamış bulundu. Gözlerini kan bürümüş, gayet korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar sağlıklarında her türlü pis çirkin işi yapmış, ırza, namusa, mala saldırmış, adam öldürmüş Yeniçeri ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaşlarına bakılarak cellada verilmemiş ecelleri ile ölmüş kişilerdi. Sağlıklarında yaptıkları yetmezmiş gibi şimdi de halka habis ruh olarak tebelleş olmuşlardı. Cadıcı Nikola’nın tanımına göre , bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanırmış. Ali Alemdar ile Apti Alemdar’ın cesetleri mezardan çıkarıldı. Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı. Fakat hiç tesir etmedi. Cadıcı “bu cesetleri yakmak gerek” dedi. Bu hususda şer’an da izin verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı. Çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu”

3 Kasım 2012 Cumartesi

Gecenin Kralicesi

Gecenin Kralicesi (bu isim Mozart'in Sihirli Flut Operasi'ndaki ana karakterden alinmistir), ya da diger bir adiyla Burley rolyefi, eski bir Mezopotamya Tanricasini tasvir etmektedir. Kendisi cinsellik ve savas tanricasi Ishtar, veya Ishtar'in kizkardesi, rakibi ve yeralti tanricasi Ereshkigal ya da Oludeniz yazitlarinda da adi gecen ve Adem'in Havva'dan onceki karisi olduguna inanilan Lilitu (Lilith) de olabilir.

Rolyefin orjinal hali kirmiziydi. Tanrica, tanrisal konumunu belirten boynuzlu bir baslik takmis ve elinde bir cubuk ve adalet yuzugu tasimaktadir. Cesitli renkteki kanatlari asagi kadar inmekte ve ayak yapisi her iki yanda bulunan gece kuslarinin penceleri gibidir. Iki arslanin uzerinde ayakta durmaktadir, ve en altta yeralan pullu yapi daglari temsil etmektedir. Bu samanla tavlanmis killi plaka muhtemelen bir beze sariliydi. Muhtemelen M.O. 1792-1750 seneleri arasinda bugunku guney Irak'ta yapilmisti.

Tablet 1924 yilinda Suriye'de ortaya cikmis, 1933'te bilimsel inceleme icin British Museum'e sunulmus,  sahibinden oturu Burney Rolyefi olarak anilmis, 2003'te British Museum'un 250. yildonumu vesilesiyle muze envanterine kazandirildiktan sonra sunuma konmustur.

Gecenin kralicesinin Lilitu'yu mu, Ereshkigal mi yoksa Ishtar'i mi sembolize ettigi hala bir muammadir.


6 Ekim 2012 Cumartesi

Yüzen Dünya - Ukiyo

çağdaş romancı Asai Ryōi'nin Ukiyo monogatari (浮世 物语 "Yüzen Dünya Masalları", c 1661) romanindan:

...tüm dikkatimizi sadece o an için yaşamak, Ay, kar, kiraz çiçekleri ve akçaağaç yapraklarınin zevklerine  çevirerek şarkılar söyleyerek, şarap içmeye ve yuzumuze bakan fakirlige hic takmadan, kalp kiriklikligini reddederek kendimizi sadece nehirde yüzen bir sukabagi gibi akıma birakiyoruz: Bu ​​biz yüzen dünya diyoruz ..




25 Eylül 2012 Salı

Hare Majesteit (Her Majesty)





Reigning Queens: Queen Beatrix of the Netherlands, Andy Warhol/1984
Rijksmuseum (Hollanda Kraliyet Müzesi)
Tuval üzerine Serigraf ve Sentetik polimer boya
127 x 106.5 cm. 
2010 yılında, Hollanda Triton Vakfı tarafından Amsterdam'da Christies müzayedesinde 409,000 avro ödenerek alındı ve Rijksmuseum'a uzun süreliğine lease edildi.


Not: Son birkaç yazımın Türkiye ile Hollanda arasındaki Diplomatik İlişkilerin Tesisinin 400. Yıldönümü'yle bir alakası yoktur. Amsterdam'a ilk defa gidecekler için tüyo: Kraliçenin doğumgünü (Koninginnedag) 30 Nisan'da orada olmayı deneyin.

Tyrkjaránið - Türk işgali

Eğer İzlanda'lı biriyle tanışırsanız birgün, size adada Türkleri öldürmenin yasal olduğunu söyleyebilir. 20 Haziran - 19 Temmuz 1627 yılında, 3 ya da 4 gemiyle geldikleri İzlanda'nın güneybatı kıyısındaki Grindavik kasabasından 12 kişiyi ve Vestmannaeyjar adasının o zamanki nüfusunun yarısını (242 kişi) kaçıran Türkler'in, bugünkü Cezayir topraklarına götürüp köle olarak satması ardından başlayıp bir şehir efsanesine dönüşmüş bu yasa, 1995 yılında Türkiye Reykjavík'te yapılan Hentbol Şampiyonası'na katılana kadar geçerliydi. 

Peki bu Türk İşgali dedikleri şey neydi? Bir kere korsanların hepsi Avrupalı'ların Berberi Korsanları adını verdikleri ve Osmanlı tebasındaki Cezayir ve Fas'lı denizcilerdi. O zamanlarda tüm Kuzey Afrika kıyıları Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresinde olduğundan batılılar tüm bu halklara "Türk" diyerek kestirip atıyordu. En önemlisi ise İzlanda'ya çıkarma yapan bu korsanların başında Murat Reis adında ve Osmanlı tebasına geçmeden evvel ismi Jan Janszoon olan esasen Hollanda'lı bir korsanın olmasıydı. Jan Janszoon bugünkü Fas'ta bulunan bağımsız Sale Cumhuriyeti'nin korsan devletinin başkanı/büyük amiraliydi. Janszoon bölgeye Hollanda-İspanya 80 yıl savaşlarında konuşlandırışmış, ancak Hollanda'nın servisinde bulunması pek karlı olmayınca kendini korsan devletlerinde bulmuş, İspanyol bir gemi ele geçirince gemiye Hollanda, diğer uluslararası gemileri ele geçirince ise bir Osmanlı kaptanı oluvermiş ve gemilere kırmızı hilalli bayrağı çekivermiş.
İzlanda'ya kadar giden ilk kaptan Janzoon ya da Murat Reis değil. Onun gibi devşirme Hollandalılardan Deli Kaptan namını almış Siemen Danziger de İzlanda'ya kadar gitmiş. Bu arada kaçırılıp köle olarak satılan bir balıkçının karısı ve anne olan Guðríður Símonardóttir adındaki kadın yaklaşık 10 sene sonra Danşmarka Kralı Christian V tarafından eve geri dönmüş.

23 Eylül 2012 Pazar

Van Eyk buradaydi - Ronesans'a acilan bir pencere

Felemenkli (ya da Flaman) ressam Jan van Eyk, 1395'te Liège piskoposluguna bagli bugunku Belcika'da (o zamanlar Kutsal Roma Imparatorlugu'nda) Maaseik kentinde dogmustur. Daha sonra ressamligina Burgundi Dukaliginin onemli bir limani olan Belcika'nin, Flemenkce konusulan Flanders bolgesindeki Bruge kentinde devam eder. Burgundi Duku "iyi" Filip'in hizmetinde hatiri sayilir bir maasla calismaya baslar. 

Benim icin hem ronesans donemini en iyi betimleyen hem de isik ve optigin bu derece iyi ve kiskirtici derecede detaylarla islendigi en onemli resimlerden biri ve hatta yapildigi tarih itibariyle eskiliginden oturu benim listemde ilk sirada bulunan, Van Eyk'in1434 yilinda yaptigi Arnolfini Evliligi (ya da Arnolfini Portresi) adli, 82cm'e 60cm tahta panele yagli boya tablosudur. Resimde o zamanlar buyukce bir Italyan komunitesi barindiran Brugge'e, Italya/ Lucca'dan yerlesmis Italyan bir bankaci Giovanni di Nicolao Arnolfili, soylu bir aileden gelen Giovanna Cenami ismindeki zevcesinin elinden zarifce tutmus, adeta gunumuzun bir evlilik fotografini sergilemektedir. Resimde, Giovannni ve Giovanna'nin kiyafetlerinin satafatinin yanisira (Giovanni'nin is icin giydigi koyu renkli ve ihtisamli kadife kiyafet daha sonradan Gent'te dogan  Sarlken'in saray kostumu olacaktir) , Flaman isi bakir avize, zemindeki Flanders isi hali, o donemlerde fareleri yakalamasi icin beslenen bir terrier (Bruksel Griffon'u), gene ihtisam ve luksun sembolu koyu deri takunyalar, beyefendinin arkasinda Ispanya'dan getirilmis ve refahi sembolize eden portakallardan ziyade, resmin tam ortasina yerlestirilmis ve etrafinda Hz. Isa'nin cilesini gosteren 10 madalyonun yeraldigi Augsburg yapimi disbukey aynada odanin yansimasi ve  ve aynanin da tam uzerinde ressamimizin imzasi: Jan Van Eyk buradaydi: Johannes Van Eyk fiut hic, 1434. Eger gunumuze cevirecek olursak; bir evlilik fotografi ve kenarinda yazan Studyo van Eyk. Harika!

Bazi tarihcilerin bu resmin aslinda daha sonraki bir tarihte bittigi ya da evliligin 1447'de gerceklestigi suphelerine hic girmeyecegim. Aynanin solunda yeralan Bruge isi tespih genelde erkeklerin kadinlara verdigi bir hediyeydi ve belki de Arnolfi'liler bunlardan ihrac ediyordu. Aynanin sagindaki supurge de hem sanayiyi hem de Aziz Meryem'in mutevaziligini temsil ediyordu.






19 Eylül 2012 Çarşamba

The Ex geliyooo

The Ex geliyor. 18 Ekim'de Istanbul Ghetto, 19 Ekim"de de Ankara Saklikent'te birer konser verecek olan Hollanda'nin en onemli "Kult" statusundeki underground punk/jazz grubu The Ex'i ilk olarak '99 ya da 2000'de Rotterdam'da izlemistim. O zamanlar pek matah bulmamistim acikcasi.

32 yillik grup1500 kadar konser vermis 25 kadar album yayinlamis, sayisiz sanatciyla calismis.
Grup 2000lerde Afrika'li sanatcilarla hasir nesir olup Afrika'da dahi konserler vermisti.

Iste bu olgunluk doneminden muhtesem bir Ethiyopya parcasi (Grubun esas davulcusu Katherina burada yerini efsanevi avant garde/jazz davulcusu Han Bennink'e birakmis, bazen yaptigi gibi vokale gecmis). Ziway/Etiyopya'dan canli kayit (dans edenler ve ortam mukemmel)
izleyin anacigim:

Anne ben Etiyopya'ya gitcem...

9 Eylül 2012 Pazar

Sir Arthur C. Clarke'tan Tahminler

Sir Arthur C. Clarke'tan Tahminler

2001 Ötesinde, Readers Digest, Şubat 2001

Sir Arthur C. Clarke:
Kimse geleceği göremez. Benim yapmak istedigim olasi gelecekleri anahatlariyla ortaya cikarmak - buna ragmen, herkesce beklenen buluşlar veya olaylar sadece birkaç yıl sonrasinda bu tahminleri absürd kilabilir. Buna en klasik örnek IBM başkanı tarafından, 1940'ların sonunda yapılan açıklamada, bilgisayarlar için dünya pazarınin sadece beş adetle sinirli olduğunu soylemesi gelir. Benim kendi ofisimde zaten o kadar vardi.

Belki eleştirmek konumunda değilim: 1971 yılında ilk Mars İniş tahminimi 1994 olarak belirlemistim, simdi 2010 yılına kadar yaparsanız biz şanslı sayiliriz. Öte yandan, ben 1951 yılında, Ay'a bir misyonun 1978 yilinda olabilecegini önererek  çılgınca iyimser olduğunu düşünmustum. Neil Armstrong ve Buzz Aldrin neredeyse bir on yıl ile yendiler.

Yine de, 1945 yılında yaptigim öneride, haberleşme uydularınin tam onerdigim sekilde yerleştirilmesinden gurur duyarim. Uydularin yorungesi icin hala genellikle "Clarke Orbit" ismi kullanılır (cunku bu "Geo-istasyonal yörünge" demekten daha kolay).

Burada listelenen olaylarin bazıları, özellikle de uzay misyonlari, zaten yapılmaktadır.  Cogunun, umarim, yapilmamasini istememe rağmen,  bu misyonlar da yapilabilir. Doğruluğu için beni uyarin - 31 Aralık 2100.

2001 Cassini uzay sondası (1997'de başladı) Satürn'ün uyduları ve halkaları keşfe başlar. Galileo sondası (1989'da başladı) Jüpiter ve uydularıni ölçume devam ediyor. Bir tane ay, Europa, ve buz kaplı okyanusların altında muhtemel yaşam  görünüyor.

2002  ılıman nükleer tepkimeler ile temiz, güvenli güç üreten ilk ticari aygıt piyasaya girer. Bu, Fosil Yakıt Çağı sonuna habercisidir.

2003 motor endüstrisine,  tüm yakıt yakan motorlar yerine yeni bir tur enerji ile calisan aygıtlar bulmasi icin beş yıl verilir. Aynı yıl, NASA'nın robot Mars Surveyor fırlatılir.

2004 İlk (kamuoyu önünde itiraf edilen) insan klon.

2005 Mars'tan alinan ilk örnek, Mars Surveyor tarafından dünyaya geri gönderilir.

2006 Son kömür madeni kapatilir.

2008 Gelişmekte olan bir ülkenin bir sehrinde, kent cephaneligindeki atom bombasının kazara patlamasi sonucu kent tahrip olur. Birleşmiş Milletler kısa bir tartışmadan sonra, tüm nükleer silahların imha edilmesi karari alir.

2009 ilk kuantum jeneratörler (boşluk enerjisi dokunarak) geliştirilir. Taşınabilir ve ev üniteleri olarak uretilir, birkaç kilowatt'tn fazla olmak kaydiyla, sonsuza kadar elektrik üretebilirler. Merkez santraller kapanmaya baslar.

Elektronik izleme, profesyonel suçlulari neredeyse saf disi birakir.

2011 Yasayan en büyük canlı hayvan filme çekilir: Mariana Çukuru bir 76 metrelik ahtapot, sonradan tesadüfen daha büyük yaratıklar da keşfedilir. Ilk robot sondalar Europa buz delmeye baslar.

2012 Ticari Uzay Havacılık-uçakları hizmete girer.

2013 Prens Harry uzaya giden İngiliz kraliyet ailesinin ilk üyesi oldu.

2014 Hilton Orbiter Hotel inşaatı daha önce Dünya'ya geri düşmesine izin verilen dev servis tanklarıni geri dönüştürumle kullanarak baslar.

2015 Kuantum jeneratörunun kaçınılmaz yan ürünü, maddenin atomik seviyede mutlak kontrolü olduğunu ispatlar. Birkaç yıl içinde, daha kullanışlı olduklarından, kurşun ve bakırin maliyeti iki katına cikar.

2016 Mevcut para yürürlükten kaldırılmıştır. "Mega-watt-saat" dövizi evrensel para birimi olur.

2017 Onun yüzuncu doğum günü. 16 Aralık - Sir Arthur C. Clarke  Hilton Orbiter'in ilk konuklarından biri. :(

2019 Büyük bir meteor etkisi kuzey kutup buz örtüsü üzerinde duşer. Çıkan tsunamiler Greeland ve Kanada kıyılarında önemli hasara neden olabilir. Uzun süredir tartışılan "Uzaygardiyani Projesi"ni tanımlamak ve potansiyel olarak tehlikeli kuyrukluyıldız veya asteroidleri saptırmak, en sonunda aktive olur.

2020 Yapay Zeka, insan seviyesine ulaşır. Şu andan itibaren Dünya'da iki akıllı tür vardır.

2021 Mars'ta ilk insani arazi.

2023 Dinozor fakslar bilgisayar tarafından oluşturulan DNA ile klonlanlanir.

2024 Galaksinin merkezinden, açıkça teknolojik olarak gelişmiş uygarlıklarin ürünü olabilecek kızılötesi sinyaller algılanir. Tüm deşifre girişimleri başarısız olur.

2025 Nörolojik araştırmalar tüm duyuları anlamaya yol açar ve duyulara disaridan direkt giriş mümkün olur, sonucu "Braincap" denen metal kulaklar, gözler, cilt, vb. Artik bu dar kaski giyen herkes gerçek ya da hayali bütün bir deney evrenine girebilir.

Doktorlar icin tam bir nimettir ve artik Braincap ile hastanın semptomlarıni (uygunca zayıflatılmış) gorebilirler. Kasıtlı yalan artık imkansız olduğu gibi aynı zamanda, hukuk mesleğinde bir devrim gerceklesir.

2040 Nanoteknoloji dayalı "Universal Replicator," (Evrensel Taklitci) mükemmelleştirilir: Ne kadar  karmaşık bir nesne olursa olsun, gerekli hammadde verildigi takdirde, tekrardan taklit edilerek olusturulabilir. Elmas ya da gurme yemekler, kelimenin tam anlamıyla, kirden bile yapılabilir.

Sonuç olarak, tarım ve sanayi ile birlikte iş te yok olur. Sanat, eğlence ve eğitimde bir patlama vardır. Avcı-toplayıcılar toplumlar yaratılarak, gezegenin büyük bir bolumu doğal durumuna geri döndurulur.

2045 Tamamen müstakil mobil ev (Buckminster Fuller tarafından neredeyse bir asır önce öngörülen) mükemmel haline gelmistir. Gıda sentezi icin gerekli olan herhangi bir ek karbon atmosferden karbon dioksit çıkarma ile elde edilir.

2050 Sikilan milyonlarca insan, macera arayışı içinde geleceğe göç icin cryonic süspansiyon kullanmaya karar verir.

2057 4 Ekim'de, Sputnik 1 yüzüncü, uzay çağının şafağında Dünya, Ay, Mars, Europa, Ganymede ve Titan üzerinde ve Venüs, Neptün ve Plüton yörüngesindeki insanlar tarafından kutlanir.

2061 Halley kuyruklu yıldızı geri doner - insanlar tarafından ilk kuyrukluyildiza cikis. Atıl ve aktif yaşam formlarının heyecan verici bir keşfi. Wickramasinghe ve Hoyle'un asırlık hipotezi olan uzayda yaşam varolduğunu aklanir.

2090 Sonraki Buzul Çağıni ertelemek icin küresel ısınmanin teşvik edilmesi karari alinir. Bunun icin Atmosferden cekilen karbondioksit yerine tekrardan fosil yakıtların kullanilmasina baslanir.

2095 "Space Drive" - uzay/zaman yapisina tepkili bir itme sisteminin gelişimi - roketi gereksiz kilar ve insaninışığın yakın hızlarina ulasmasini saglar. Artik kaşifler yakın yıldız sistemleri için yola çıkabilirler.

2100 Tarih başlar ...
____________________________________________________________________________

Clarke'ın Tahmin Uzerine 3 Kanunu:

Seçkin ama yaşlı bir bilim adamı eger birseyin şey mümkün olduğunu soylerse, neredeyse kesinlikle haklıdir. O şeyin imkânsız olduğunu bildirorse , o zaman da çok büyük olasılıkla hasızdır.

Mümkünün sınırlarını keşfetmenin tek yolu onu biraz olsun imkansızin içine yerlestirmeyi göze almaktir.

Herhangibir yeterince gelişmiş teknoloji sihirden farksızdır.
_____________________________________________________________________________

Arthur C. Clarke, Nebula, Hugo, İngiliz Bilim Kurgu Derneği, Odağı, John W. Campbell ve onun bilim kurgu eserleri için Jüpiter ödül. Kazandı O Marconi Fellowship ve öncü haberleşme uydu teknolojisi için Charles A. Lindbergh ödülünü kazanmistir.